ENİGMATİK MESAJLAR VE AKTARIM AŞKI

ENİGMATİK MESAJLAR VE AKTARIM AŞKI

Gülşen 1
ENİGMATİK MESAJLAR VE AKTARIM AŞKI

Laplanche’in ps ikanalize katkılar ı aras ında;
Freud’un met inler ine yeniden yaklaş ımı,

‘ çevi r i’
kavramının bilinçdı ş ındaki merkezi rolü,
yet i şkinden çocuğa yönelen ‘enigmat ik
mesajlar ın’ ruhsal yapılanmanın temelini
oluş turduğu ‘genelleş t i r ilmi ş baş tan ç ıkarma
kuramı’ akla get i r ilebili r . Laplanche’a göre
çocuk, yet i şkinin farkında olmadan ilet t iği bu
anlaş ılmaz, enigmat ik mesajlar ı çevi rmeye
çalı ş ı r ancak bu çevi r i her zaman eks ik kalı r .
Or taya ç ıkan ‘ps i ş ik ar t ık’

, bilinçdı ş ının
çeki rdeğini oluş turur ve kaynağı beli r s iz bi r
‘ fazlalık’ taş ı r . Bu fazlalık, bedenin erojen
bölgeler inde yer bulur ve ps i ş ik ener jinin temel
kaynağını oluş turur . Bu çer çevede aktar ım;
yalnızca geçmi ş in sahnelenmes i değil,
‘ çözülememi ş bilinçdı ş ı mesajlar ın’ analizde
devreye gi rmes idi r . Laplanche i ç in ‘aktar ım
aşkı’

, analizanın algıladığı enigmat ik mesajlar ı
i ç in anali s t i tems il c i gördüğü, anali s t in de i s ter
i s temez bilinçdı ş ıyla müdahil olduğu ve yeniden
anlamlandı r ılacak olan yarat ı c ı çevi r i sürec inin
temelidi r . Aktar ımı; anali t ik durumun or tak
noktas ı ilkel baş tan ç ıkarma durumunun yeniden
üretmeler i ve yenilemeler i olan özneler aras ı
kons telasyonlar ın karakter i s t iği olarak görür ve

aktar ımı ‘dolu’
,
‘oyuk’ olarak ayı r ı r .

Laplanche, Freud yorumunu merkeze alarak
bilinçdı ş ı, c insellik, aktar ım ve t ravmanın
zamansallığına dai r ps ikanali t ik düşünceyi
yeniden ele alı rken; SCİ ps ikeye dai r
kavramsallaş t ı rmalar ıyla klas ik ps ikanaliz
kuramc ılar ının öne sürdüğü ödipali teye dayalı

ps ike ve kas t rasyon anks iyetes i yer ine latent-
eş c insellik ps ikes ini, zamandı ş ı imge

i ş leyi ş ini yer leş t i ren bi r üs t okumadı r . SCİ ’ye
göre otoerot izm, doğuş tan i t ibaren var olan
bi r i ç i ş leyi ş t i r , oto-kas t rasyon ile yakından
ili şkilidi r . Oto-kas t rasyon;; metafor ik olarak
geni tal bi r potans iyeli i ş levs izliğe uğratmanın
doyumudur . Baş tan ç ıkarmanın ger çekliği -
fantezilenmes i tar t ı şmas ında ‘endoakt ivi te’
kaynaklı öznel seksüel kurguyu öne süren
SCİ ’den farklı olarak; Laplanche somut
bakımverenin tar ihsel ger çeklikle bağını
beli r s izleş t i r se de ilet t iği enigmat ik mesajlar ı
önceleyerek arzuyu mul t i faktöryel etmenlere
dağı tacak bi r ara formül bulmuş gibidi r .

Endoaktivitenin Arzu Olarak Somutlaştırılması: Anne, Baba

Endoaktivitenin Arzu Olarak Somutlaştırılması: Anne, Baba

Dilara 1
Endoakt ivi tenin Arzu Olarak
Somut laş t ı r ılmas ı: Anne, Baba

Klas ik ps ikanali t ik kuram, geli ş imsel bi r
per spekt i f le oral, anal, ödipal, latent ve geni tal
dönemler bet imlemekte ve bahs i geçen dönemler
zamansallık i çermekte ve ret roakt i f bi r i ş lev
gös termektedi r . Freud'un beli r t t iği "nesne

ili şkiler inin ilk örneğini oluş turan anne memes iyle
olan ili şki" aynı zamanda dür tü doyumunun da ilk
örneğini oluş turur . Freud çocukluk döneminde
öğrenilmeye baş lanan hazzın bedenin tümünü
kapsamadığını, bedenin çeş i t li bölgeler inde kı smi
olarak yaşandığından bahseder . Bu dönemler
otoerot izm olarak ni telendi r ili r . Klas ik ps ikanalize
göre, ilk nesne seç imler i enses t ni teliktedi r . Sal t
seksüel anlama ulaşmayı hedef leyen SCİ ; anne ve
baba kavramının somut bi r nesne üzer inden
yer leş t i r ilmes inin ve dür tünün bedende okunmas ı

yer ine bu kavramlar ın i ç i ş leyi ş aç ı s ından

anlaş ılabileceği ve imge değer ine
ulaş t ı r ılabileceğini düşünmektedi r .

Sal t Cinsel İnşa(SCİ ) üs t okumas ı, ps ike i ş leyi ş inin

zamandı ş ı, mekans ız olduğunu ve klinik

görünümler in bi r aradalık/yan yanalık i çerdiğini
iddia eder . Klas ik ps ikanali t ik kuramda bet imlenen
somut arzu/güdü/aç lık yer ine Sc i endoakt ivi te/ i ç
i ş leyi ş ter imini kullanı r . Başka bi r deyi ş le nesneyi,
anneyi, babayı, egoyu soyut , imge olarak ele aldığı

gibi arzuyu da soyut olarak ele alı r .

Sc i’ye göre tasar ımsal enses t yaratmak i s teyen bi r i ç
dünyamız vardı r . SCİ bu i ş leyi ş in kendi s ini otoerot izm
olarak okur , ki ş inin latent-eş c inselliğini; non-verbal,
bilinc ine get i rmeden, hi s s iyat ının etki s i al t ında
kalarak, arzunun var sanı sal doyumuyla ya da

ili şkiler inde kar ş ı s ındakini arzusunun görünümü olan
kalıba sokarak i ş let t iğini iler i sürmektedi r . Ki ş i
arzusunun görünümü olan ki ş iler i hayat ında inşa
edecek, bulacak veya rüya, gündüz düşü ile

var sanılayacakt ı r . Klas ik ps ikanalizle Sc i aras ındaki
bi r diğer görüş farkı da klas ik ps ikanalizde somut
enses t yasağının, süperegonun ön planda tutulmas ıdı r .
SCİ , dı ş sal yasaklayı c ı ya da kas t re edenden ziyade,

ki ş inin matür seksüel kapas i tes iyle kendi s ine oto-
kas t rasyon uyguladığını öne sürmektedi r . Özet le

endoakt ivi tenin i ş leyi ş görünümler inden bi r i oto-
kas t rasyondur . Dür tünün tam olarak doyuma

ulaşamamas ını oto-kas t rasyon i ş leyi ş i olarak okuyan
Sc i’ye göre endoakt ivi tede, hedefe ulaşmamak hedef t i r
de denebili r . Endoakt ivi te; somut arzu varmı ş ,

nedensellik varmı ş gibi, zaman ve mekanın unsur lar ını
inşa etmek üzere “anne’’
,
“babayı’’ kendi i ç inde
tasar ımsal enses t yapabilmek i ç in inşa eder . Başka bi r
deyi ş le SCİ ’ye göre anne ve baba; analizanın i ç
dünyas ındaki arzunun yans ımalar ı olan metafor ik
imgelerdi r . Bu bağlamda yapılacak ps ikanali t ik çalı şma
tekniğinde; arzu çalı şmas ı, tar ihsel hakikat ın inşas ı ya
da s imgesel çalı şmadan ziyade yarat ılan seksüel
konumlar ı ve bi rbi r iyle ili şkiler i çalı ş t ı rmak ön plana alınacakt ı r .

Tasarlama Arzusu ve Yeniden Sahneleme

Tasarlama Arzusu ve Yeniden Sahneleme

Begüm 1
Tasarlama Arzusu ve Yeniden Sahneleme

Klas ik ps ikanalizde imge; söz önces i,

immatür /olgunlaşmamı ş bi r düzeyde ele alını rken,
SCİ imgeyi; mature yani olgun, doğumdan i t ibaren
var olan ve i ş leyen seksüali tenin yapı taş ı olarak
görür . İnsanın en s ık yapt ığı akt ivi te imgelemekt i r .
Burada öznenin non- verbal soyut lama becer i s i;
zamandı ş ı, geli ş imsel süreç lerden ve mekandan
dolayı s ıyla bakımveren ili şki s inden bağıms ız, sal t
c insellik olarak tar i f edilebilecek bi r i ç i ş leyi ş
s t ilidi r ve ps ikenin zeminini oluş turan bi r kavram
olarak okunmaktadı r . İmgelemenin ürünler i
aras ında; aktar ım, rüya, güncel, öykü, semptom,
anali s t le araya gelen vb. sayılabili r . Dolayı s ıyla
imgeleme yalnızca bi r düşünsel faaliyet değil, aynı
zamanda seksüel bi r i ş leyi ş t i r . Klas ik ps ikanalizde
aktar ım, bi reyin geçmi ş ili şkiler ini anali s t ile
yeniden kurmas ı üzer inden değer lendi r ili rken, SCİ
aktar ımı; analizanın, latent-eş c insel i ş leyen
endoakt ivi tes inin, anali s t i somut laş t ı rarak/arac ı
kılarak, kendi s ine zamandı ş ı imgeleme faaliyet ini
sürdürmek i ç in yaratmak i s tediği güç lü bi r hi s s iyat
olarak okumaktadı r . Metafor ik bi r tasar ımsal
enses t olarak kendi s ini sahnelemek i s teyen i ç
i ş leyi ş te, analizanın sahnelemeler inin al t ındaki
düzlemler aras ı rezonans ı bulunan öznel seksüel

kurguyu görmek önemlidi r .

SCİ kar ş ı aktar ımı, anali s t in endoakt ivi tes i

üzer inden okur ve anali s t in kendi

otops ikanali t ik çalı şmas ını detaylandı racak bi r
alan yaratmas ı tekniği üzer inden çalı şmalar
yapar . Klas ik ps ikanali t ik teknikteki arzu
çalı şmas ı yer ine anali s t endoakt ivi tes ini kendi
otops ikanali t ik alanında çalı ş t ığında odada
somut iki ki ş inin, anali s t ve analizanın var lığı
yer ine sel f-tasar ımı /ego, sel f / sel f-tasar ımı
imgeler i oluş turulmas ı hedef lenecekt i r . Bu
sayede t rans ferans ve gös tergeler inden bi r i olan
semptomat ik görünüm s ını r lanabili r çünkü
analizanın non-verbal endoakt ivi tes i
somut layabileceği bi r ki ş iye ulaşmaktan çok
kendi i ç dünyas ıyla meşgul olmaya baş layabili r .
Burada analizanın verbal olmas ıyla kas tedilen i ç
i ş leyi ş ini kogni t i f olarak bilmes i değildi r ,
ps ikanali t ik deneyime dönüş türmes idi r . Başka
bi r deyi ş le odanın, anali s t in ve analizanın

otops ikanali t ik çalı şma alanlar ına

dönüş türülmes i i ç in anali s t , hem kendi s inin
hem de has tas ının her zaman her yerde olan
otoerot izminin i ş leyi ş s t iller ini okumas ı ve
has tanın egosu/ sel f tasar ımı aras ında rezonans

yapt ı rmas ı önemli olacakt ı r .

“AKTARIMI ÇÖZÜMLEME VE BİTEBİLEN ANALİZ”

“AKTARIMI ÇÖZÜMLEME VE BİTEBİLEN ANALİZ”

Müge 1
“AKTARIMI ÇÖZÜMLEME VE BİTEBİLEN
ANALİZ”

Müge ARSLAN ÇELİK

“Aktar ımı Çözümleme ve Bi tebilen Analiz”

Klas ik ps ikanali t ik kuramda ps ike tasar ı s ı
ödipali te üzer ine kurulmuş tur . Gövdes i zaman
zaman mi tolojiye, fel sefeye, et iğe, biyolojiye,
sosyolojiye, ant ropolojiye dayayan teor ide,
somut luk önemli bi r yer kaplamaktadı r . Ardı ş ık,
peş peşe giden, zaman ve mekanın unsurunda
oluşan/ inşa edilen her şey; semptom, güncel,
t ravma, hikaye, rüya anlat ı s ı vüb. gibi somut luk
oluş turabili r . Sc i insanın en kudret li kapas i tes inin
imgeleme ve hikaye oluş turma kapas i tes i olduğunu

iler i sürmektedi r . Klas ik ps ikanalizdeki

farklılıklar ın matemat iği s i s temi üzer ine kurulmuş
ps ike tahayyülünde o halde, hep somut nesne ve
onunla bağlant ılı somut arzunun kar ş ımıza
ç ıkacağını öngörebili r iz. Sal t Cinsel İnşa i se,
somut luğu/ hikayeyi /nesneyi kı sacas ı has tanın
endoakt ivi tes inin get i rdiği her malzemeyi,
bi rbi r inin rezonans ı olarak kabul etmekte ve
terapöt ik iht iyaç / regresyon i ç in ziyaret edilecek
ama sonras ında ger ide bı rakılacak ara durak olarak
görmektedi r . Latent-eş c insel ps ike tasar ımını
kendi s ine ruhsallık söylemi olarak merkeze alan
Sc i’de zamandı ş ı, tüm düzlemlerde i ş leyen öznel
seksüel kurgu mevcut tur . O halde, her zaman her
yerde tekrar layan öznel s t ilin dı ş ına ç ıkabilmes i
i ç in anali s t in, kendi s ini soyut bi r seksüel imgeye,
has taya ps ikanali t ik deneyim yaşatacak sel f
tasar ımına dönüş türmes i önemlidi r .

Tüm somut luklar ı geç i c i olarak askıya almayı tekli f
eden bu çalı şmada, analizanın endoakt ivi tes i odada
kendi s ini i ş letemeyecekt i r . Çat ı şmalı alanlar
yaratmak, mekan oluş turmanın dolayı s ıyla anali s t i
zamanın bi r unsuru yapmanın bi r yoludur . Freud,
analiz sürec indeki di renç ler in ana baş lıklar ını;
dür tüler in evc illeş t i r ilmes indeki zor luklar ,
kadınlardaki peni s hasedi, erkeklerdeki er il aş ı r ı
telaf i olarak bet imlemi ş t i r . İ s ter biyolojinin

kökensel kayas ı, i s ter ruhsallıktaki

tanımlanamayan, çözümlenemeyen kı s ım ( düş
naveli, Lacan’ın ger çeği, Bion’un O’ su vb. ) ol sun

Sc i kavranamayanın ama hep hi s sedilenin; latent-
eş c insel i ş leyen i ç i ş leyi ş olduğunu iler i

sürmektedi r . Somut olan her şeyi (anne, baba,
,infant , dı ş koşullar...) de i ç dünyayı sansür leyerek,
bilince gelmeden i ş letmeye yarayan unsur lar olarak
görmektedi r . İ ç i ş leyi ş in merkeze alınarak yapılan
ruhsal çalı şmayla, c ins iyet i c insellikten bağıms ız
tutarak, has tayı somut anali s t ten kur tararak ve
ahlakı dı şar ıda bı rakarak sürdürülebili r bi r imge
çalı şmas ıyla, bi tebilen analizler mümkün olacakt ı r .

Anali s te somut lukla temas etmek i s teyen
analizana, somut luk i ç inde kalarak yapılan
terapöt ik etkinlik s ını r lı olacakt ı r . O zaman odada
di renc in, yapılamaz, er i ş ilemez gibi hi s set t i renin;
anali s t in kendi endoakt ivi tes ini askıya almas ıyla,
ruhsal ç ıkar ını doyurmadan imt ina etmes iyle
ili şkili bi r mesele olduğu düşünülebili r .

Winnicott’da Oyun ve Nesne Kullanımı

Winnicott’da Oyun ve Nesne Kullanımı

Winnicott’da Oyun ve Nesne Kullanımı

Konuşmacı: Mısra Aslı COŞKUN

Moderatör: Müge ARSLAN ÇELİK

Winnicott, bireyin psikoseksüel gelişiminde nesne ilişkisinden nesne kullanımına geçişin
önemli bir aşama olduğunu vurgulamıştır. Winnicott’a göre, bebek, önce kendisiyle annesi
arasında bir ayrım yapamaz ve annenin işlevi bebeğin gelişiminde belirleyicidir. Başka bir
deyişle bebek, yeterince iyi bir çevre sağlandığında ve annenin yeterince iyi bir şekilde
bebeğin ihtiyaçlarına yanıt vermesiyle gelişmektedir. Bebeğin büyüdüğü süreçte, geçiş
nesneleri bebeğin içsel dünyası ile dış gerçeklik arasında bir köprü kurmasına olanak sağlar ve
yaratıcılığın gelişmesinde önemli bir yer tutar. Winnicott’a göre, çocuğun sağlıklı gelişimi
için "potansiyel alan" söz konusudur. Bu alan, oyunun oynandığı, yaratıcılığın ifade edildiği
ve içsel çatışmaların işlenebildiği bir alandır. Bunun aracılığıyla çocuk, gerçekliği tanıyacak,

fantazik olanla nesnel olanı ayırt edebilecektir. Oyun, Winnicott’a göre, yalnızca çocukların
eğlencesi değil, aynı zamanda onların duygusal gelişimlerinin ve kendilik duygularının
inşasında kritik bir araçtır. Gelişimsel perspektiften ilerleyen bu kuram, çocuğun
psikoseksüelitesini annenin yeterliliği/yetersizliği gibi bir sosyolojik konum üzerinden
açıklamaktadır. Bu nedenle metinde; psikoseksüelitenin gelişimsellik basamaklarıyla ele
alınmasından ve “oyun’’ aracılığı ile anne ya da baba ile özdeşimlerden ziyade, “oyun’’un Salt
Cinsel İnşa üst okumasıyla matür seksüel kapasitenin bir tasarımsal ensesti sahnelemesi
olduğu yani bilinçdışının görünümü olduğu tartışılmıştır. Buna ek olarak, Winnicott’ın
oynamayı fantazik olanla dış gerçeklik ayrımı üzerinden açıklaması, Salt Cinsel İnşa’ya göre,
zaman-dışılık ve latent-eşcinsel işleyen endoaktivite bağlamında ele alınmıştır.

Kleinyen Psikanalitik Oyun Tekniği ve Nesne ilişkileri

Kleinyen Psikanalitik Oyun Tekniği ve Nesne ilişkileri

Kleinyen Psikanalitik Oyun Tekniği ve Nesne ilişkileri

Konuşmacı: Begüm ŞENGÜL

Moderatör: Hazal ÇELİK

Çocuk analizinin başlangıcı 1930’lara dayanır. Sigmund Freud’un “Küçük Hans” vakası ile
çalışmaları psikanalitik yöntemlerin küçük çocuklara da uygulanabilirliğine dair ipuçları
vermiştir. Erişkinlerde keşfedilmiş yıllar içinde sorgulanmış olan içgüdüsel çocukluk eğiliminin
varlığını göstermiştir. Çocuk analizinde yıllar içinde yapılan çalışmalar sonucunda bazı
yöntemler öne çıkmıştır. Bunlardan biri Melanie Klein’ın geliştirdiği çocuklarla oyun
tekniğindir. S. Freud’un bilinçdışını anlamak için rüyaları kullanması gibi, o da çocukların
oyunlarında ortaya çıkan fantazileri fark edip yorumlayarak oyun terapisinin temellerini atar.
Bu yazıda hem Klein’ın oyun tekniğini incelemek hem de nesne ilişkileri kuramını bu teknik
üzerinden gözden geçirmek amaçlanmıştır. Erişkin ile yapılan analizin çocuk ile yapılanla
teknik benzerlikleri üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Oyun kavramının psikanalizindeki
yerinin tespiti ve Salt Cinsel İnşa okuması ile tıpkı bilinçdışının bir görünümü olan erişkinin
rüyası gibi görülebileceği üzerine durulmuştur.

Fort-Da Oyunu: Aktarımda Yinelenen ve Oral Simbiyöz

Fort-Da Oyunu: Aktarımda Yinelenen ve Oral Simbiyöz

Fort-Da Oyunu: Aktarımda Yinelenen ve Oral Simbiyöz

Konuşmacı: Günay GULİYEVA

Moderatör: İrem İLHAN YÜKRÜK

Oyun ve oynamak, insan yaşamının ve gelişiminin hem yansıttığı hem de etkilediği içsel bir
parçasıdır. Winnicott’a göre oyun haz verici, beceri geliştiricidir, ego hasarının sonucu olan
kaygının işlenmesine katkıda bulunan bir araçtır. "Oynamak"ın ifade ettiği anlam, serbest
çağrışım anları ve oyuncaklarla fantezi oyunu sırasında meydana gelen düşünceler ve
düşlemlerdir. Çocuğun ilk kelimeleri ve örgütlenmiş düşüncelerinin gelişimi ile oyun zamanı
başlar ve dürtülere geniş bir boşalım alanı açılır. Freud, oyuna bir duygusal boşalım olarak
yaklaşmıştır. Kendi torununun oynadığı Fort/da oyununu gözlemlemiş ve bu oyunun çocuk
için bir işlevi olduğunu farketmiştir. Freud‘un bahsettiği oyunun amacı suçluluk hissine sebep
olan düşünce, duygu veya davranışları telafi etme, adeta olmamış gibi yaşantılamaya olanak
sağlayan yapıp-bozma (undoing) savunma mekanizması olduğunu öne sürmüştür. Psikanalitik
literatürde "oyun oynama", aktarım nevrozu içinde bastırılmış çatışmaların tekrarlandığı
dönemleri karakterize eder. Genellikle karakteristik nitelikteki fantezilerin ve çatışmaların
yeniden deneyimlendiği yoğun aktarımla birliktedir.
Aktarım ilişkisi de oyun gibi geçmiş rezonansı olan, kişinin geçmişteki ilişkilerinin tekrarıdır.
Analizanin hayatındaki önemli kişilerle olan ilişkilerindeki çatışmaların yansımasıdır ve
aktarımda yinelenen tutumlar analiz için imkan sağlar. Salt Cinsel İnşa üst okumasına göre
oyun da tıpkı aktarım, rüya, konuşma gibi bilinçdışının görünümlerinden biridir. Somut bir
geçmiş hikaye ya da gelişimsel/kronolojik bir mesele yerine zamandışı ve fantezik bir seksuel
kurguyu içerir. Fort/da oyununda uzağa gönderilen makara maternal non kapasiteyi yaratarak
kesintililiğin faili olarak imgelenen fallik imgeyi sahneye davet eder, makarayı iple kontrol
edense ben imgesidir. Özetle, Freud’a göre memeden ayrılmaya yönelik yineleme nevrozu ve
baş etmeleri içeren Fort/da oyununun, SCİ üst okumasına göre infantın kesinti yaratma
kapasitesini işaret ettiği bu yazıda ele alınacaktır.

Tekrarlayan Rüyalar ve Düş Naveli Üzerine

Tekrarlayan Rüyalar ve Düş Naveli Üzerine

Tekrarlayan Rüyalar ve Düş Naveli Üzerine

Konuşmacı: Müge ARSLAN ÇELİK

Moderatör: Hazal ÇELİK

Arzunun varsanısal doyumunun bir örneği olan ‘’rüyanın’’,
psikanalitik ilişkide, odada analizan tarafından bir nevi uyanıkken
de görülebileceğini öne sürebiliriz. Bu durum analistin kendisini
self-tasarımı imgesi konumuna sınırlamadığı takdirde,
transferansın sağladığı doyum ve analizanın hikayesini
oluştururken kullanacağı dil aracılığı ile sahnelenecektir.

Bilinçdışının görünümü olan rüyanın açık ve gizli içerikleri vardır.
Tıpkı transferansın ortada görünür olan/açık ve örtük/latent
biçimleri olabileceği gibi… Analizanın ‘’iddiasında’’; analistin bir
yandan psişesinin kurucu unsurlarından biri olması varsayımı ile
bilinç düzeyinde hayatında olan bitenler ile ilgisi olmadığının
varsayımı bir arada görülebilecektir. Örtük aktarımın çok yoğun
olarak odada çalışılmadan bırakılmasının, uyanık halde görülen
rüyaların tekrarlamasına neden olacağı akla getirilebilir. Hastanın
ensest arzu-yasak ikilisinden ötürü yansıtma başta olmak üzere
savunma mekanizmalarını da barındıran otoerotik iç işleyişi;
nonverbal, dolaylı, metaforik olmak durumundadır. O halde
nonverbal bırakılan hissiyat tekrar zuhur etmeye yazgılıdır.

Salt cinsel inşa hipotezi analizanın uyanık ve uykudaki tekrarlayan rüyalarından
uyanmasının, başka bir deyişle aktarımın tamamlanmasının, belki de düş navelinde hep
hissedilen ama bilinmeyenin tanımlanmasıyla mümkün olduğunu iddia etmektedir.

Analizanın bilince ulaşmasının yolunun, bastırılmış arzusunun verbal olmasından ve
arzusunun kendisi tarafından hold edilebilecek “latent-eşcinsel imge çalışması”
yaptırılması ile sağlanabileceğini ileri sürmektedir.

Konuşmacı: Müge ARSLAN ÇELİK

Moderatör: Hazal ÇELİK

Rüya Yorumu, Analizde İnşa ve Sembolizasyon

Rüya Yorumu, Analizde İnşa ve Sembolizasyon

Rüya Yorumu, Analizde İnşa ve Sembolizasyon

Konuşmacı: Dinç Orkun YONTAR

Moderatör: Müge ARSLAN ÇELİK

Klasik psikanalitik tedavi modeli; analizanın bastırılmış arzuları ile
birlikte hatırlanmayan, travmatik olduğu varsayılan anılarının ortaya
çıkarılmasını merkeze almaktadır. Böylece tarihsel niteliği olan bir
hikaye oluşturulacaktır. Bu amaçla serbest çağrışım tekniği ve divan
kullanılmaktadır. Rüyalar; tıpkı semptomlar, espriler, dil sürçmeleri
gibi bilinçdışı arzuyu yansıtmakta ve bizatihi doyum sağlamaktadır.
Rüyalardaki simgelere odaklanarak rüya yorumu tekniği ile Freud,
hikâyenin boşluklarını doldurarak bir anımsama yaratmaya
çalışmaktadır. Bu teknikle iç işleyişinin izinin sürülebileceği
imgelerden ziyade dışsal, nesnel, nedensel, kronolojik ve somut
niteliklerle ortaya çıkacak olan bir tarihsel gerçekliğe ulaşılabileceği
öngörülebilir. Analizde inşa; bastırılmış bilinçdışı arzunun ortaya çıkarılması ve
gerçekliği de göz ardı etmeyecek şekilde hikâyenin boşluklarının tamamlanması amacı
güdülerek yapılan, analist tarafından yürütülen bir çalışma olarak tarif edilebilir. Salt Cinsel
İnşa hipotezi ise analizanın iddiası olan, dışsal ve tarihsel gerçeklikle nitelendirmek istediği
‘’hikâyeyi’’; hastanın arzusunu dışssallaştırmasına ve yansıtmasına hizmet edecek salt
fantezik betimleme olarak okumaktadır. Bu perspektiften bakıldığında Sci rüya çalışmasında;
zamandışı, mekânsız işleyen latent- eşcinsel psikoseksüelitenin (iç işleyişin) oral, anal, ödipal
görünümlerinin bir aradalığını içeren imge çalışması yapılmasının önemli olduğunu ileri
sürmektedir.

Konuşmacı: Dinç Orkun YONTAR

Moderatör: Müge ARSLAN ÇELİK

Bir Yaz Gecesi Rüyası Kadim Bir Soru: Oyun mu, Gerçek mi?

Bir Yaz Gecesi Rüyası Kadim Bir Soru: Oyun mu, Gerçek mi?

Bir Yaz Gecesi Rüyası

Kadim Bir Soru: Oyun mu, Gerçek mi?

Bir Yaz Gecesi Rüyası romantik komedya oyunu; aşk, evlilik,
çiftlerin kavuşup kavuşmamaları konularının çevresinde
“gerçeklik” meselesini ele almaktadır. Oyunda dış gerçeklik; insan
ve arzusu arasına giren bir durum olarak saptanır ancak “çılgınlar,
aşıklar ve şairler” aracılığıyla iç gerçekliğin yani öznelliğin dışsal
gerçeği biçimlendirebileceğine dair göndermeler de mevcuttur.
Metinde insan deneyiminin en öznel hali olarak metaforize edilen
‘’aşkın’’; dış gerçekle çelişkisinin insanın kaçınılmaz trajedisi
olduğu sonucuna varılsa da, sanatsal yaratımın ya da “anlayışın”
insanın içindeki yıkıcılığı dönüştürme yolu olduğu işaret edilmiştir.

Aşkın bir nevi uyanıkken rüya görmek olduğu iması tüm oyun boyunca sürüp
gitmektedir. Şairler de benzer biçimde, önce güçlü bir hissiyata kapılan, sonra onun
sözcüklerini var eden ve hayal gücünün esiniyle harekete geçen kişiler şeklinde
resmedilirler. Lakin çılgın ya da aşıklardan ayrımları da vurgulanır. Sanatçılar
hissiyatlarını yaratımlarıyla kapsayabileceklerdir. Yine benzer biçimde işçi-oyuncular
kendilerini; kurgularına kaptırmış biçimde, izleyicilerini korkudan bayıltacak denli
ürkütücü imgelemektedirler. Bu halleriyle “sıradan insanın” trajikomedisini temsil
ederler. Metin boyunca birbirlerinin rezonansları gibi görülebilecek oyun kişileri
aracılığıyla, insanın imgeleme kapasitesi yani endo-aktivitesi araştırılmaya ve cinsel
imgeler formüle edilerek pşisenin kurucu unsuru olan latent-eşcinselliğe değinilmeye
çalışılacaktır.

Konuşmacı: Hazal ÇELİK